BAŞARIYA ULAŞMANIN YOLU

Hayatımızda bazı kavramlar vardır ki bunlar, başarıya açılan kapının anahtarlarıdır. Ama içlerinden bazıları öyle anahtarlardır ki biri kapının üst kilidini açarken, diğeri alt kilidini açmaktadır. Yani, ikisi birden elinizde olmadan başarıya ulaşmanız mümkün değildir. Servet ve sermaye de böyle kavramlardandır. Bu iki kavram birbirine o kadar bağlıdır ki bazen insanların dikkatsizliklerinden faydalanarak onları da şaşırtırlar. Servet kazanmak için gece gündüz çalışan da görebilirsiniz çevrenizde; “kısa yoldan” servete ulaşmak için türlü oyunlar yapanları da… Ama serveti kazanmak için sermayesini kullanamayan bir insanı asla hedefine ulaşmış olarak göremezsiniz. Peki, buradaki en büyük yanılgı nedir? Servetin tanımını bilmemek mi? Sermayenin ne olduğunu çözememek mi? Veya en önemlisi ikisi arasındaki bağı kuramamak mı?  Bu makalenin sonunda bir hastane işletmesi üzerinden vereceğim tanım ve örneklerle birlikte bunun yanıtını bulabileceğinize inanıyorum. Servetin ve sermayenin tanımlarıyla başlayıp, aralarındaki bağları irdeledikten sonra başarıya nasıl ulaşacağımızı hep birlikte göreceğiz.

Servet; Türk Dil Kurumu’ndaki tanımıyla zenginlik, mal ve mülk anlamına gelmektedir. Aslında bu anlamdan bile servet sahibi olmanın günümüzde herkesin ulaşmak isteyeceği bir hedef olduğunu çıkarabiliriz. Hastane işletmesi örneğimizi kullanarak daha da detaylı anlamaya çalışalım. Bir hastanenin serveti denince akla hemen kasasındaki nakit para gelecektir. Ama aslında sadece bu değildir. Hastane binasının, yatırımlarının, üzerinde durduğu arazinin, içindeki sağlık ekipmanlarının ve hatta marka isminin değerleri toplamı bir hastanenin servetinin büyük bölümünü oluşturur. Dolayısıyla aslında serveti arttırmanın yolu sadece nakit parayı arttırmaktan değil aynı zamanda diğer önemli değerlere de değer katabilmekten geçer. Örneğimizi genişletecek olursak, C şehrinde A hastanesi ve B hastanesi var diyelim. A hastanesinin şu anki serveti toplam dokuz milyon TL olsun. Bunun üç milyon TL kadarı sabit malların değeri, geri kalan tüm para ise nakit olarak tutulmakta diyelim. B hastanesinin toplam serveti ise A hastanesininki ile aynı olsun. Fakat sadece iki milyon TL’ si nakit geri kalanlar ise sabit malların yanı sıra çeşitli yatırımlarda tutulmakta diyelim. Sizce, bu hastanelerden hangisinin geleceği daha güvendedir? Diyelim ki 2001’de yaşadığımız ekonomik kriz gibi bir talihsizlik tekrar meydana gelirse, hangisi ayakta kalabilir? Tabii ki yanıtımız B hastanesi olacaktır. Çünkü emeğini ve çabasını sadece kasasındaki nakit parayı arttırmaya yönelik değil; aynı zamanda servetinin diğer unsurlarından olan marka değerinin yanı sıra diğer yatırımlara da harcadığı için çıkabilecek potansiyel bir krizde ayakta kalabilecektir.  A hastanesi ise elinde tuttuğu nakit paranın nasıl bir gecede eriyebildiğini hüzünlü bir şekilde izliyor olacaktır. Sonuçta, servetin tüm unsurlarına hâkim olmak; hem servetinizi yönetmek için gerekli hem de olası kötü durumlarda servetinizi korumak ve hatta servetinize servet katmak için önemli bir konudur.

“Kendine gel de; ecel sermayeni almasın. Kendine gel; gücün kudretin, kar elde edeceğin sermayendir.” diye söylediğinde Mevlana, her şeyi anlatmış aslında. Pek çok kişi sermayenin bir işe başlarken ortaya konan nakit para olduğunu düşünür. Ama sermayenin de servet gibi farklı unsurlardan oluşan bir yapısı vardır. Mevlana’da söylediği bu sözde bunlardan en önemlisine parmak basmaktadır: İnsan. Hastane örneğimizden devam etmek gerekirse; A hastanesi yaklaşık olarak dört milyon TL nakit parayla yola çıkmıştır. Yola çıkarken, çok lüks ve iyi bir semtte süslü bir bina yaparak işe koyulmuştur. Parasının çoğunu oraya harcayınca da ekipmanları ve personelini sıradan olanlardan seçmek zorunda kalmıştır. Üstelik uzun zamanlar boyunca da parasızlıktan personeline eğitim aldıramamıştır. B hastanesi de aynı miktarda parayla yola çıkmıştır. A hastanesinin aksine ulaşımı kolay ama daha uygun bir semtte ve mütevazı ama kullanışlı bir binada kurulmuştur. Nakdinin büyük bölümünü ise iyi personel bulmaya ve ekipman almaya harcamıştır.  Personeline düzenli eğitim aldırmış ve ekipmanlarına da düzenli bakım yaptırmıştır. Siz bir hasta olsanız, hangi hastanede tedavi olmak isterdiniz? Belki ilk bakışta görselliği sayesinde A hastanesine giderdiniz. Fakat oradaki yetersiz hizmeti gördükten sonra B hastanesine yönelirdiniz. Bir hastanede iyi ekipman ve yetişmiş nitelikli personel olmazsa o hastanenin sermayesinde bir problem var demektir. Yani, sermaye olarak sadece maddi konuları değil manevi konuları da düşünmek gereklidir. Her projede olduğu gibi hastane işletmelerinde de uzun vadeli düşünülerek sermaye dağıtımı yapılmalıdır. Mevlana’nın da bahsettiği gibi en büyük sermaye aslında insan gücü, yeteneği ve tabii ki niteliğidir. Sermayenin büyüklüğü kadar o sermayeyi yönetebilmek ve işin gerektirdiği yönlere dağıtabilmek de önemlidir.

Servetin de sermayenin de tanımını ve unsurlarını gördükten sonra, aslında bu iki kavram arasında bir bağ olabileceğini siz de fark etmişsinizdir. Bu noktada düşülen en büyük yanılgı ise bu bağın sadece ‘İyi bir sermaye ile servet elde edilebilir.’ şekliyle algılanmasıdır. Bu inanç doğrudur ama yeterli değildir. İyi bir servet ile güçlü bir sermaye de oluşturulabilir. Yani, aslında servet ile sermaye arasındaki bağ o kadar güçlüdür ki hiçbir zaman birbirlerinden ayrılmazlar. Sermaye ile servete ulaşmak mümkündür, ama kazanılan servetten yeni sermayeler çıkaramadığın zaman da servetini kaybetmek de işten bile değildir. Diyelim ki A hastanesi sermayesini harcadığı güzel görünümlü lüks bina sayesinde nakit olan daha önce bahsettiğimiz servetini bir yılda kazanmış olsun. İlk yılın durumuna bakarak kazandığı servetin bir kısmını kendisine yeni sermayeler yaratacak şekilde, personel eğitimine veya ekipman gelişimine veya başka yatırımlara harcamayıp da bahçe düzenlenmesi, dış boya yenilenmesi gibi konulara yatırmaya kalkmış olsun. B hastanesinin yönetimi ise daha akılcı davranıp kazandığı servetin büyük bir kısmını bir yılın sonunda daha da iyi personel ve ekipman için harcayıp, hastanenin bünyesine yeni özellikli merkezler (kanser araştırmaları gibi) de açarak yoluna devam etmeyi düşünmüş olsun. Sizce, beş yılın sonunda hangi hastanenin daha başarılı bir noktaya vardığını görebilirsiniz? Sermayeden servet yaratmak bazen çok da zor olmaz. Biraz ticari zekâ biraz da şansın yardımıyla bunu başarabilen pek çok insan görebilirsiniz. Ama kazandığı serveti yeni sermayeler yaratmak üzere kullanmak oldukça zordur. Ticari zekânın yanı sıra dikkatli analizler ve iyi bir yöneticilik zekâsının da var olması gerekmektedir. Dolayısıyla, sermaye ile servet arasındaki ilişkinin aslında bir döngüden ibaret olduğunu görebilmek önemlidir. Öyle bir döngü ki birini iyi yaptığınızda diğeri artarken, artanı iyi yaptığınıza uygun bir şekilde geri veremezseniz ikisi de sonunda kötüye giden bir sürece girebilir. Bu iki kavram arasındaki bağ da bu noktada çok önemlidir.

Servet ve sermaye, aynı zamanda, ülkemizin kalkınmasında da çok önemli rolleri olan iki kavramdır. Hatta Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu ‘münhasır medeniyetler seviyesi’ hedefine çıkabilmek ve o seviyede kalabilmek için, bu iki kavramın önemini anlayabilmek gerekir.  Ülkemizin sermayesi sahip olduğu konum, yer üstü ve altı zenginlikleri ve genç nüfusu ise serveti de dış politikadaki güçlü Türkiye imajı, nitelikli ordusu, ekonomik durumu ve sosyal konumudur. Türkiye bu noktada sermayesinin ve servetinin arasındaki dengeyi iyi kurabildiği noktada kendini daha da iyi noktalara getirecektir. Sermayelerini kullanarak servetine servet katmaya devam ederken, bu servetlerinden bir kısmını da yeni sermayeler yaratmak veya   var olanları güçlendirmek adına kullanmalıdır. Bu şekilde bir iç politika uygulandığı vakit ülkemizi tutabilecek herhangi bir güç olabileceğini düşünmüyorum. İşte, başarıya ulaşmanın yolu da budur.

Yrd. Doç. Dr. AYGÜL YANIK
Kırklareli Üniversitesi
Sağlık Yüksek Okulu
Alp YANIK
Turkcell’de Key Account Manager