Birazda sanatsal takılalım dedik ve İnternette gezinirken etkilendiğim bir anekdotu sizlerle paylaşmak istedim. Üniversitelerimizin İşletme bölümünün profesör hocalarından biri Strateji Yönetimi dersinde tepegöze sağdaki Picasso’nun 1957 yılında tamamladığı “Las Meninas” resmini koyar. Öğrenciler bakar ama kübik tarzdaki bu sürrealist resimde sanatla ilgilenmeyenlerin anlayabileceği çok az şey vardır.(Bozuk perspektifli bir oda, sarı uzun saçlı yaratığa benzeyen bir şey, Etrafında başka yaratıklar, yerde yine bir yaratık ve arkadaki şekli bozuk içi parlak dikdörtgenin içinde başka bir şeyler daha).Bir süre hiçbir şey söylemeden sınıfı izleyen Profesör; bu sefer Picasso’nun resmini alıp, yerine soldaki Velazquez’in 1656 yılında tamamladığı “Las Meninas” tablosunu koyar. (Bu resimde dadıları sandalyede oturan sarı uzun saçlı bir aristokrat kızının saçını tararken yerde köpeği yatmaktadır, arkasından ışık sızan kapıdan da birisi izlemektedir.) Sınıf ancak ikinci resmi görünce Picasso’nun resmindeki öğelerin ne olduğunu ve bu resmin Velazquez’in tablosuna gönderme olarak yapılmış olduğunu fark eder ve Profesör; hiç unutulamayacak dersini verir:-”Hayatta hiçbir şey Velazquez’in resmi kadar belirgin ve net değildir. İş hayatı gerçekleri Picasso’nun resmindeki gibi şekil değiştirmiş olarak gösterir. Picasso’nun resmine bakıp, Velazquez’in resmini görebilenler başarılı olacak, diğerleri kübik şekillere bakıp yanlış anlamlar çıkarmaktan gerçekleri göremeyecektir.”
Buradan yola çıkarak konu hakkında yaptığım araştırma sonucunda; Burada Asıl gizemli olan. Velazquez’in 1656 yılında yaptığı’Las Meninas’ resminden haberdar olduğunuz takdirde, Picasso’nun 1957 yılında yaptığı ‘Las Meninas’ resminin bir sırrının kalmamasıdır. Ayrıca sanat çevrelerinde Velazquez’in ‘Las Meninas’ resminde ortaya attığı mesele hala varlığını sürdürmektedir.
Çoğu sanat tarihçisine göre bu güne dek yapılmış olan en güzel ve en büyüleyici resimdir Las Meninas. Velazquez’in bu eseri kendisinden sonra pek çok büyük sanatçıya ilham kaynağı olmuş ve yüz yıllar sonra Picasso kendi stiliyle bir Las Meninas yaratmıştır. Hakkında uzun felsefi tartışmaların yapıldığı, tiyatro oyunlarının yazıldığı bu efsanevi tablo ‘ Las Meninas’ yapılışından 329 yıl sonra The Illustrated London News’un 1985 senesinde günümüz ressamları ve sanat eleştirmenleri arasında yaptığı oylamada bugüne dek yapılmış en muhteşem resim seçilmiştir.
LAS MENİNAS(NEDİMELER)
Velazquez’in ‘Las Meninas'(1656) resmindeki Soldaki adam ressam Velazquez’in kendisi olduğu ve Arka planda kalan bir aynada ise kral ile kraliçenin yansımasını görüldüğü sanatçılarca belirtilmektedir. Buradaki gizem resimdeki ressamın aslında kimin resmini yaptığıdır? Galiba model bu resme bakanlar oluyor ve cansız bir tablodaki ressama modellik ediyorsunuz ve o tablodakiler sizi seyrediyor. Aynasınız ya da aynadasınız. Resimdesiniz veya resmin kendisisiniz…
Velazquez’in “Las Meninas-Nedimeler” isimli tablosu, bakanın bakılan olduğu ve tablonun kişilerin arasına katıldığı tek resim olarak tanınır. Las Meninas’ın farkı bu kadarla kalmaz. Özne ve nesne, seyirci ile model öylesine iç içe geçmiştir ki, tabloya bakarken realiteyi sorgularsınız. Bakan ve bakılan kimdir? Avcıyken, av olmak gibi bir şey. Çünkü ressam asıl resmi kendisine doğru çevirmiş. Size bakıyor .
Fransız filozof Michel Foucault, “Kelimeler ve Şeyler”, isimli kitabına bu resimden yola çıkarak başlar. Aynanın dibinden kimin yansıyacağını bilmiyormuş gibi yapmanın daha iyi olacağına inanır ve “Gördüğümüz şeyleri istediğimiz kadar anlatalım, görünen şey hiçbir zaman söylenen şeyin içine sığmaz ve söylenmekte olan şey imgeler, eğretilemeler, kıyaslamalar aracılığıyla istendiği kadar gösterilmeye çalışılsın, bunların ışıklarını saçtıkları yer gözlerin gördüğü değil de, sentaksın ardışıklığının tanımlandığı yerdir” der.
Velasquez, Las Meninas’ı yaparken “İnsan Bilimlerinin Arkeolojisi”nin yazılmasına ilham vereceğini tahmin edemezdi kuşkusuz. O, on yedinci yüzyılda başlayıp on sekizinci yüzyıla uzanan Barok sanatının resim alanındaki önemli temsilcilerinden biri. İspanyol Barok resmi doruk noktasına Diego Rodriguez Silva Velazquez’le ulaşmıştır. Aykırılıklara, sınırsız olana ve değişime meyli olan Barok akım sonsuzluğu onun fırçasıyla arar. Parlaklığın oluşturduğu aydınlıkla karanlığın oluşturduğu zıtlık, görülenle görülmeyen arasındaki gizemli bağ Velazquez’in çerçevesinin dışına çıkmasının nedenidir. İşte bu yüzden Las Meninas’da insanlar resmedilmiş gibi değil gerçekten oradalarmış gibi dururlar ve biz nerede olduğumuzu sorgularız. Işıklar ve gölgeler dünyasında gerçekle gerçek olmayan arasında kendimize bir yer ararız. İlk bakışta tablo, basit bir konuyu işlemektedir. Kralın beş yaşındaki kızı (infante) Margarita, nedimeleri (Las Meninas) ve soytarılarıyla çevrelenmiş olarak tablonun ortasındadır. En dip tarafta, saray nazırının silüeti görülmektedir, ama biraz daha yakından ve dikkatle bakılınca, tabloda başka kişilerin de olduğu fark edilmektedir. Dip duvarın üzerinde bir ayna vardır ve aynadan İspanya Kralı IV. Philippe ile Avusturyalı Kraliçe Maria-Anna’nın görüntüleri yansımaktadır. Ve Ressamın bizzat kendisi, üzerinde çalıştığı tuvalde bize ters görünmüş görülmektedir. O halde, resmi yapan kimdir, kimlerdir? Tablonun adının belirttiği gibi, nedimeler mi, küçük prenses mi, yoksa kral ve kraliçe mi? Tablonun mekânı neresidir? Ressamın çalıştığı atölye mi, yoksa kral ve kraliçenin durduğu yer mi? Acaba iki tablo mu vardır? Biri gördüğümüz, diğeri de görmediğimiz, yapıldığını anladığımız. Asıl tablo hangisidir? Öte yandan, kral ve kraliçenin durdukları yer, aynı zamanda bizim de, seyircinin de durduğu yerdir. O halde ayna, kral ve kraliçenin görüntüleriyle birlikte, bizimkini de yansıtmak durumundadır.”
Yukarıda Profesörün dediği gibi Picasso’ya bakıp Velazquez’i görenler değil, bizzat orijinal Las Meninas’ı doğru yorumlayanlar galiba daha başarılı olacaktır!
Hoşçakalın. 09.04.2011
MEHMET ARSLAN